Osmanlı Devleti’nde 16. yüzyıldan itibaren bazı camilerin, medreselerin ve türbelerin duvarlarına kuş evleri yapılmasıyla kuşların barınması amacıyla yapılan yapılar günümüzde hala pek çok kuş türüne ev sahipliği yapmaktadır. Bu yapılar estetik düşüncenin bir ürünü olarak Osmanlı medeniyetinde canlılara gösterilen merhametin de bir simgesidir. Osmanlı kuş sarayları, genellikle serçe, güvercin ve sığırcık gibi kuş türlerinin barınması için inşa edilmiştir. Bu kuş evleri genellikle güneş gören ve rüzgar almayan kısımlara yapılırdı.
Osmanlı kuş sarayları, İslam’la bağlantılı bir gelenek ve vakıf kültürünün birer eseridir. Kuş evlerinin amacı sadece kuşlara barınak sağlamak değil, aynı zamanda estetik bir zevki yansıtmaktır. Ecdat kuş evlerini estetik bir zevkle detaylı bir şekilde yapmış ve her biri o dönemin mimari unsurlarına uygun olarak yapılmıştır. Bu yapılar günümüze ulaştığında o dönemin mimari ve estetik zevkini yansıtmaktadır.
Osmanlı medeniyetinde vakıf kültürü önemli bir yer tutar. Osmanlı’nın detaycı bir vakıf anlayışı vardır ve sokak hayvanları, serçeler gibi canlıların korunması ve beslenmesi için vakıflar kurulmuştur. Osmanlı medeniyetinin materyalist olmadığı vurgulanarak, kurulan vakıfların yüzyıllar geçse de insanlığa hizmet ettiği belirtilmektedir. İstanbul’da birçok semtte bulunan kuş evleri, taş ve tuğladan yapılmış olup rüzgar almamasına, güneşten ve yağmurdan korunmasına özen gösterilmiştir.
Büyük Selimiye Camii, Sultan Üçüncü Mustafa Türbesi, Şehzade Camii, Üsküdar Valide Sultan Camii gibi tarihi yapılar, İstanbul’daki kuş evi örneklerine ev sahipliği yapmaktadır. Osmanlı medeniyetindeki kuş sarayları, günümüze kadar detaylarını kaybetmeden ulaşmış estetik yapılar olarak değerlendirilmektedir.