Sakarya’nın Adapazarı ilçesinde yaşayan 48 yaşındaki Suat Güzel, 12 yaşında babasının alınan bağlaması ile müziğe第一次 сизм. Ancak, Güzel’in hikayesi bununla sınırlı kalmayıp, zamanla müzik aletlerinin yapımına olan ilgisi de gelişti.
Deneme yanılma yöntemleriyle enstrüman tamiri ve imalatına yönelen Güzel, müziğe olan tutkusunu akademik eğitimle de pekiştirdi. 1999 yılında Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Akyazı Meslek Yüksekokulu Seracılık Bölümü’nden mezun olduktan sonra, 2005 yılında SAÜ Devlet Konservatuvarı Türk Müziği Bölümü’nü tamamladı. Uzun yıllar boyunca evinde sürdürdüğü enstrüman üretim ve onarım çalışmalarını yaklaşık 10 yıl önce kendi atölyesine taşıdı.
“HER ENSTRÜMANIN AYRI BİR RUH HALİ VAR”
Suat Güzel, müziğe olan ilgisinin çocukluk yıllarına dayandığını ifade ederek, Orhan Gencebay’ın bağlama çalmasını izlediği anı hayatının dönüm noktalarından biri olarak değerlendiriyor:
O an büyülendiğimi hissettim ve kendi kendime ‘Bu sazı mutlaka çalmalıyım’ dedim. Daha önce bağlama görmüştüm ama hiç bu kadar etkilenmemiştim. O günden sonra bağlamayı elime aldım ve hiç bırakmadım. İlk başta bir meslek olarak düşünmemiştim, sadece içten gelen bir tutkuydu.
Babası marangozlukla ilgilendiği için küçük yaşlardan itibaren ahşap işçiliğine aşina olan Güzel, enstrüman yapımına da doğal bir yatkınlık geliştirdiğini dile getiriyor:
Testere, çekiç, çivi çocukluğumdan beri elimden düşmezdi. 15 yaşına geldiğimde, bağlama çalmakla yetinmeyip onu nasıl yapabileceğimi de merak etmeye başladım. Sürekli denemeler yaparak kendimi geliştirdim. Zamanla çevremde bana ‘usta’ demeye başladılar. Kimi ‘hocam’ diyor, kimi ‘ustam’… İkilemde kalıyorum ama ikisi de benim için vazgeçilmez, çünkü hem müzik yapmak hem de enstrüman üretmek benim için ayrı birer tutku.
“TEK BİR ENSTRÜMANA BAĞLI KALAMADIM”
Müzikal yolculuğu sadece bağlamayla sınırlı kalmayan Güzel, yıllar içinde farklı enstrümanları da çalmayı öğrendi. Konservatuvara başladığında bağlama, ud ve kemanı iyi derecede çalabiliyordu. Eğitimi sırasında tırnak ve klasik kemençe dersleri alarak yaylı ve mızraplı enstrümanlara olan ilgisini genişletti. Zamanla klasik ve Laz kemençesi, kabak kemane, tambur, lavta, gitar ve viyolonsel gibi yaklaşık 20 farklı enstrümanı öğrenip müziğe olan ilgisini derinleştirdi:
Bağlamayı öğrenirken inanılmaz bir özveri göstermiştim. Sonrasında uda ve kemana ilgi duydum ve onlara da aynı tutkuyla çalıştım. 25 yaşında konservatuvara girdiğimde nota okuyabiliyor, makamları ve usulleri biliyor ve üç farklı enstrümanı iyi derecede çalabiliyordum. Ancak bu bana yetmedi, her yeni enstrüman yeni bir dünya gibiydi. Çevremdeki gençlere ‘Önce tek bir enstrümanda ustalaşın’ diye tavsiyelerde bulunuyorum ama kendim buna hiç uyamıyorum. Her enstrümanın kendine özgü bir ruhu var ve her biri beni başka bir yolculuğa çıkarıyor.
Enstrüman yapımı sürecinin de çalgılara olan sevgisini artırdığını belirten