Büyüklüğüyle dikkat çeken Aral Gölü, her geçen gün azalmakta…
Bir zamanlar 68 bin kilometrekarelik alan kaplayan gölden, günümüzde sadece 8 bin kilometrekarelik su kalır iken, geriye kalan bölge yurtdışında büyük tartışmalara neden olan felaketi gözler önüne seriyor.
YENİ BİR ÇÖL ORTAYA ÇIKTI
Gölün buzul sularının çekilmesiyle birlikte, Aralkum adında yeni bir çöle dönüşmüş durumda. Bu durum, Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi yürütme sekreteri Ibrahim Thiaw tarafından “dünyanın en büyük çevresel felaketlerinden biri” olarak nitelendiriliyor.
SAĞLIK VE TARIM ÜZERİNDEKİ ETKİLER
Yapılan incelemeler, 1984 ve 2015 yılları arasında bölgede atmosferik toz miktarının 14 milyon metrik tondan 27 milyon metrik tona yükseldiğini ortaya koyuyor. Bu tozlar, 800 kilometre uzaklıkta bulunan yerleşim alanlarının hava kalitesini olumsuz yönde etkiliyor ve buzulların erimesini hızlandırarak su krizini daha da derinleştiriyor.
Toz fırtınalarının içindeki tuz ve kimyasallar tarım alanlarını tehdit ederken, içme suyu kaynaklarının da kirlenmesine neden oluyor. Aralkum tozu, Sovyetler Birliği döneminden kalma kimyasal silah testlerinden bugüne ulaşan atıklar ile birlikte, kurutma faaliyetleri neticesinde kullanılan yoğun gübre ve pestisit kalıntılarını da barındırıyor.
SOVYETLER’İN PAMUK STRATEJİLERİ
Sovyetler Birliği, 1960’lı yıllarda Aral Gölü’nü besleyen Amu Derya ve Sir Derya nehirlerini 7 milyon hektarlık pamuk tarlalarını sulamak amacıyla yeniden yönlendirdi. Bu stratejiler, zamanla gölün ikiye bölünmesine ve adaların kara parçalarına bağlanmasına yol açtı.
Gölün artan tuzluluk oranları, birçok canlı türünün yok olmasına sebep oldu ve bu durum, ekosistemin çöküşüne zemin hazırladı. Balıkçılık sektörü neredeyse tamamen kaybolurken, eski balıkçı köylerinde paslı tekneler kumlar üzerinde terk edilmiş durumda.
ÇEVRESEL FELAKETİN SONUÇLARI VE ÇÖZÜM ARAYIŞLARI
Göl yataklarından havaya karışan toksik tozlar, bölge halkında solunum hastalıkları ve doğum kusurlarını artırmakta. Bu sorunu hafifletmek amacıyla yerel ülkeler, göl havzasına dayanıklı bitkiler ekerek toz yayılımını azaltmaya çalışıyorlar.
Avrupa Birliği ve USAID, bu çabaların desteklenmesi konusunda söz vermiş olsa da, yardımlar henüz kesinleşmemiştir. Aral Gölü’nün yaşadığı felaket, yalnızca Orta Asya ile sınırlı kalmayıp, Afrika, Ortadoğu, Avrupa, Avustralya ve ABD’de de benzer ekolojik tehditlerin yükseldiğine dikkat çekiyor.
Endüstriyel tarım uygulamaları ve iklim değişikliği, dünya genelinde göl ve tatlı su kaynaklarının azalmasına yol açıyor. Uzmanlar, Aral Gölü’nün trajik sonunun, dünya genelinde su kaynaklarının korunmasının ne denli hayati olduğunu göstermekte olduğunu vurguluyor.