ABD’nin Beyaz Saray’ından yapılan açıklamaya göre, Türkiye’nin Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’e karşı açılan soykırım davasına müdahil olma kararı hakkında farklı bir görüş belirtildi. Ancak, bu durumun Türkiye ile olan ikili ilişkileri olumsuz etkilemeyeceği vurgulandı.
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarının devam ettiği sırada Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açılan soykırım davası gündemdeyken, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik İletişim Danışmanı John Kirby, konuyla ilgili bir basın brifingi düzenledi. Kirby, ABD’nin UAD’deki İsrail davasına karşı net bir tutumunun olduğunu ve Türkiye’nin kararıyla ilgili yorumun Türkiye’ye ait olduğunu belirtti. Ayrıca, müttefikler arasında farklı düşüncelerin bazen normal olduğunu ifade etti.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 1 Mayıs’ta Türkiye’nin UAD’de İsrail aleyhine açılan soykırım davasına müdahil olma kararını açıklamasının ardından, 7 Ekim 2023’ten bu yana devam eden saldırılarda binlerce Filistinlinin hayatını kaybettiği ve yaralandığı bilgisi paylaşıldı. Saldırılar sonucunda binlerce bina zarar görmüş, hastaneler ve okullar da hedef alınmıştı.
Beyaz Saray’ın açıklamasına göre, ABD’nin Türkiye’nin müdahil olma kararına farklı bir perspektiften baktığı belirtildi. Ancak, bu durumun NATO müttefiki Türkiye ile olan ilişkileri olumsuz etkilemeyeceği vurgulandı. Aynı zamanda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’yi ziyaret etmek için bir planının olmadığı da açıklandı.
Türkiye’nin İsrail’e karşı açtığı soykırım davasına müdahil olma kararı, uluslararası kamuoyunda da yankı uyandırmıştı. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşı verilen bu diplomatik tepki, Filistin halkının yanında durduğunu göstermesi açısından önem taşıyordu. Türkiye’nin uluslararası platformlarda insan hakları ve adalet konusunda aktif bir rol üstlendiği ve bu tür davaları desteklediği bilinmektedir.
Bu gelişmeler ışığında, Türkiye’nin diplomatik hamlesi uluslararası ilişkilerde nasıl bir dönüşüme yol açacak merak konusu olmaya devam etmektedir. Ancak, Türkiye’nin soykırım davasına duyduğu hassasiyetin, uluslararası arenada ses getirebileceği ve adalet arayışına katkı sağlayabileceği de göz ardı edilmemelidir. Turkiye’nin uluslararası hukuk ve insan hakları ilkelerine olan bağlılığının da bu tür kararlarının arkasındaki motivasyon olduğu düşünülmektedir.